1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934'te Anayasa ve Seçim Kanunu'nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.
88’nci yılı kutlu olsun…
Türkiye’deki kadınlar milletvekili olabilmek için ilk adımı 1923’te atmışlardı. Bu adım, kadınların 1923 yılında Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisi “Kadınlar Halk Fırkası”nı kurma isteğidir. Fakat 1909 Seçim Kanunu sebebiyle bu parti kurma girişimi, Kadınlar Halk Fırkası’nın Türk Kadınlar Birliği adlı derneğe dönüşmesi ile sonuçlanmıştı.
1924 Anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması gündeme geldi ancak TBMM genel kurulunda bu hakların yalnızca erkeklere tanınması fikri ağır bastığından kadınlar siyasal haklar sağlayamadılar.
Gerekli yasal değişiklik 1934 yılında, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün isteği ile Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu Anayasa ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören yasa önerisi sonucu gerçekleşti. Öneri, 5 Aralık 1934’te Mecliste görüşüldü. Yapılan oylamada, 317 üyeli Mecliste, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi. Anayasanın 10. ve 11. maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi. Bu anayasa değişiklikleri çerçevesinde İntibah-ı Mebusan Kanunu (Milletvekili Seçimi Kanunu)’nda 11 Aralık 1934’te yapılan değişiklikler sonucu anayasada tanınan haklar seçim kanunuyla da düzenlendi.
Yasanın çıkmasının ardından 7 Aralık 1934’te, Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda büyük bir kutlama mitingi ve Beyazıt’tan Taksim’e bir yürüyüş düzenledi.
Türkiye’de kadınların katıldığı ilk genel seçimleri, 8 Şubat 1935 yılında yapılan TBMM 5. dönem seçimleridir. Bu seçimlerde 17 kadın milletvekili TBMM’ye girdi. 1936 yılı başında boşalan milletvekillikleri için yapılan ara seçiminde emekli öğretmen Hatice Özgenel’in Çankırı Milletvekili olarak seçilmesiyle meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e çıktı.
Yukarıdaki bilgiler, kronolojik takvimin nasıl işlediğine yönelik bilgileri kapsamaktadır. Günümüze gelirsek;
Türk kadını seçme ve seçime hakkını, Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha önce kazanmıştır. Bu, Atatürk’ün kadına verdiği önemin ve değerin yanı sıra, topumun yarısını oluşturan kadınların iradeleri dışında gerçekleşecek bir seçimin, asla o toplumun tamamının iradesini göstermeyeceğini çok iyi anlamış bir lider olduğunun da göstergesidir.
Günümüze gelirsek;
Bugün Türk kadını, hem hukuk, hem medeni kanun, hem toplumsal hak ve sorumluluklar hem de statü anlamında erkeklerle eşit haklara sahip olmalarına karşın, hala hor görülmekte, dışlanmakta ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Demek ki, Atatürk’ün 5 Aralık 1934’de seçme ve seçilme hakkını verdiği kadınlarımızın mücadelesi hala devam ediyor. Bu, Anayasa ve yasalar özünde gerçekleştirdiğimiz ilerlemenin topumun geneline nüfus etmediğinin göstergesidir. Bu ilerlemenin bir takım ulvi söylemlerle, hamasi nutuklarla gerçekleşmeyeceği de ortadadır. Kadının, ikinci sınıf vatandaş statüsünde görülmesi, tek görevinin evinde çocuklarına bakmak ve eşinin ihtiyaçlarını karşılamak olduğu düşüncesi ve inancı, bu ülkenin geleceğini tehdit eden en önemli unsurlardan biridir.
Bu görüş ve düşüncelerle,
Türk Kadınına Seçme ve Seçime Hakkının Verilmesinin 88’nci yılını kutluyor, tüm kadınlarımızı haklarını sonuna kadar korumaları için, onları sonuna kadar desteklediğimi bilmelerini istiyorum.